Sevgililer Günü’nün Türkiye’de kutlanmasını sağlayan kişi Hıncal Uluç’muş. Peki Uluç, gurur duyduğu günü nasıl kutlayacak? Sevgili olmak, önceliktir.. Her yıl ayni şeyleri okumaktan bıktım.. Sıradan olmamak için sıradanlaşanlardan.. Bu klişeleri tekrarlamaktan bıkmadılar.. Böyle olunca entel oluyorlar zahir.. Efendim, neymiş bu Sevgililer Günü?.. Dükkanlar üç kuruşluk mal satsın diye?.. Ne zararı var peki, dükkan satışlarının hareketlenmesinin?.. Biraz ekonomi bilseler, biraz düşünseler, her Sevgililer Günü’nün ülke ekonomisine kattıklarını.. Her Sevgililer Günü dolayısı ile kaç kişinin karnının doyduğunu.. Kendi gazetelerine baksalar?.. Sevgililer Günü ekleri, sayfaları, nasıl tıklım tıklım özel ilan dolu.. Sorsalar ilan servislerine, Sevgililer Günü dolayısı ile gazete kasasına giren ilave parayı.. Belki o ay maaşlarını bugün sayesinde aldıklarını bilseler.. Bir de, herkesin yaptığını yapmaktan utananlar var.. Aslında bakmayın.. Kızın peşinde iken Sevgililer Günü’nü en çok onlar beklerler.. O gece için kızı çok etkileyecek bir organizasyon yapmak, gözlerini ve duygularını kamaştıracak hediyelere boğup çarpabilmek için.. Kuş kafese girince.. “Öf be canım.. Ben mecbur muyum seni 14 Şubat’ta sevmeye.. Evde oturalım bu gece.. Kendi günümü, kendi başımıza kutlarız bir gece..” Sevsinler.. ..Ve de yesinler…! Sevgililer Günü fevkalade güzel bir gün.. Bugünü Türkiye’ye getiren kişi olduğum için de fevkalade mutlu ve gururluyum.. ..Ve de Sevgililer Günü’nü bu yıl tek başıma geçireceğim.. Evimin kapısını anahtarla açıp girerek.. Mutsuz da olmayacağım.. Çünkü çok mutlu Sevgililer Günleri geçirdim.. Yıllar önce, bu günü bana öğreten ve Türkiye’ye öğretmemi sağlayan Holly ile.. Çok yakın yıllarda bana altı harika Sevgililer Günü yaşatan arkadaşımla.. Oturur, o harika günleri hatırlarım.. Yaşanmış en güzel günlerimi.. “Ne mutlu sana ki Hıncal, bunları yaşadın.. Şimdi tatlı tatlı hatırlayacak anıların var.. Ya onlar da olmasaydı?..” Sevgililer Günü efsanelerini artık herkes biliyor.. Çok Tanrılı günlerden Aziz Valentine, onlardan da günümüze kalan gelenekler bunlar.. Efsanelere göre, 14 Şubat sabahı Sevgili’nin yüzünü ilk gören olmak gerekirmiş.. En önce gören olmak için yollara düşermiş, güneş doğmadan Aşıklar.. Pencerenin perdesi aralanır, ya da açılan kapıdan süzülürse Sevgili önce o görecek.. O zaman Sevgili olunurmuş işte.. Sevgili olmanın şartı, öncelik.. Ölçü de bu.. Birini sevip sevmediğinizden emin değilsiniz.. Bakın hayatınıza.. Ona verdiğiniz öncelik ne?.. Ya da, onun sizi gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorsunuz?.. En şaşmaz ölçü gene ayni.. Hayatındaki öncelikleriniz ne?.. Bir kız arkadaşım vardı, yıllar önce.. Hafiften flört ederdik.. Beni çok sevdiğini söylerdi.. Ama pek inanmazdım.. Nasıl inanabilirdim ki.. Dikkat ederdim. Tüm buluşma teklifleri benden gelirdi. Onun “Buluşalım” dediği nerdeyse hiç yoktu.. Ben çağırdım mı da.. “Bu gece evde annemle oturmak istiyorum..” “Bu gece bir arkadaşıma söz verdim..” “Bugün biraz yorgunum..” “Bugün canım istemiyor..” “Berberimle randevum vardı.” Daha bin türlü.. Bir gün demedi ki.. “Bugün planım bambaşkaydı ama, madem sen istedin, o zaman geliyorum..” Boşsa.. Yapacak başka hiçbir işi yoksa ve benim davetim gerçekten çok cazipse gelirdi. Ben değildim önemli olan.. Davet ettiğim yerdi, her zaman.. Mesela.. En önemlisi burası.. Bir benim davet ettiğim yerde resimlerinin çekilip gazetelerde, tv’lerde yayınlanma ihtimali varsa, o zaman iki eli kanda olsa, her şeyi iptal eder koşardı.. Bir gün eve geldiğimde tele sekreterimde bulduğum notu unutamam.. “.. falan.. filan.. falan.. filan.. Seni çok seviyorum.” Ardından anahtar cümle.. “Seni seviyorum”un hemen ardından.. “Bu geceki galaya beni götürür müsün?..” Onun hayatında, her şeyi geriye iten bir önceliğiniz varsa.. Ve de siz, tüm öncelikleri ona veriyorsanız.. Sevgililer Günü’nüz kutlu olsun.. Ne mutlu size!.. Sabah Gazetesi.