Ankara’da cafe adı altında yüzlerce yer var, iddia ediyoruz bir tanesi bile cafe değil, herkes cafe adını kullanıyor ancak hepsi aslında irili ufaklı lokantalar. Cafelere en güzel örnekler Paris’ten gösterilebilir, buralarda müşteriler öyle bizdeki masa düzeni gibi değil herkes aynı yöne bakan iki sandalyeli küçük masacıklarda meydana bakar şekilde oturur, kahvesini, espressosunu vs. içer kitabını okur, kalkar, zaten cafelerin de binbir çeşit yemek çıkarmak gibi bir amaçları da yoktur, ufak tefek aperatifler bulundururlar. Bizde tam tersi ne ararsan var, gel vatandaş gel, kebap ta var, sufle de var, çin de var, yeter ki başka yere gitme. Bazıları işi iyice azıtmış yemekler hazır bekliyor müşteri isteyince hoop mikrodalga’ya koy tabağa iki tane nane yaprağı bi de tırıvırı süsleme oooh mis gibi. Üstelik fiyatlar da saçma derecesinde pahalı, ama en pahalı sensen senden iyisi yok. Örnek 1-A için Arjantin caddesine bakılabilir.