Kaygılanmak normal mi? Kaygının topluma yaygınlaşması endişe verici midir?
“Kaygı” giderek çok sık karşılaşılan bir durum haline geldi. Türkiye’de hangi bireye sorarsanız sorun, kendisine ve en yakınına ait bir kaygıdan söz eder. Aslında kaygının normal yaşamımızda, sorunlarımızla yüzleşebilmemiz için kıymetli tarafı olduğu gibi, kaygı aşırı seviyede seyrettiğinde, yaşamımızı ciddi bir şekilde etkileyebiliyor.
Psikolog Ayşe Kayhan “kaygı”yı kişide stresli ortam oluştuğunda ve yaşamda baş etmemiz gereken bir şey olduğunda gelişen duygu olarak tanımlıyor. Kayhan “Bu psikolojik süreç duygusal alanda korku ve gerginliği yaşatacaktır. Korku ve gerginliğin beslediği davranışlar da insanın günlük yaşamının, kararlarının ya da etki-tepki davranışlarının değişmesine neden olacaktır.” diye ifade ediyor.
Kayhan, kaygı ile ilgili görüşlerini şu şekilde ifade ediyor; “Kaygı yoğun ve çok rahatsız edici bir duygudur. Korku geliştirilmesine neden olur. İnsan yaşamında normal süreçte kaygı durumunun yeri vardır ve anormal bir durum değildir. Ama kaygı yaratan şartların devamlılığı, artarak devam etmesi, bireyden bireye ve topluma yaygınlaşması endişe verici bir durumdur. Kaygı korkuyu tetikler. Korku da, öfkenin zor kontrol edilmesini, duygu durumlarının düzensizliğini, çaresizliğini, motivasyonsuzluğu getirecektir. Bizi çözüm üretmekten ve umut etmekten uzak düşürecektir. Toplumsal yalnızlık ve özgüvensizlik de beraberinde gelecektir. “Kahraman” beklentisi oluşacaktır. Dayanışmanın, paylaşmanın önünde engel teşkil edecektir.”
Psikolog Ayşe Kayhan ülkemizde artan şiddete, sokaktaki öfkeye, umutsuzluğa ve yönetime güvensizliğe, en önemlisi bireysel anlamda kişiler arası güvensizliğe bakıldığında; yolda-işte-evde vb. alanlarda, her girilen ilişkide kaygıyı görmenin mümkün olduğunu vurgulamaktadır.
Kayhan ayrıca, yeni doğan ve büyüyen neslin, kişilik gelişiminde özgüven eksikliğinin ve umutsuzluğunun geliştirmemesi için “kaygı” sorununu çözmek zorunda olduğumuzu sçöyleyerek, bunun sadece bireysel iyileştirmelerle gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, çözüm için yeni bir toplumsal yapılanmanın gerekli olduğunu belirtti.