Kaputt, Almancada kırılmış, paramparça, mahvolmuş anlamlara geliyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupası’nın o enkaz hali bundan başka hangi sözcük ile daha net anlatılabilir ki?
Yazıldığı günden bu güne kadar çok konuşulan başyapıtını Malaparte, Almanların Rusya’ya açtıkları savaşın başında, Ukrayna’da bir köylünün evinde 1941 yılı yazında yazmaya başlamış. Sadece cephelerdeki değil, cephe gerisindeki vahşeti de cümleleriyle okurun beynine kazıyan Malaparte, sayfalar boyunca karla kaplı ormanların derinliklerinde, bombardımanların altında, Nazi liderleriyle yapılan yemekli partilerde dolaşıyor. Avrupa uluslarının yazgılarının en zalim haliyle nasıl çizildiğini keskin bir dille okura anlatıyor. Bu yolculuk boyunca Malaparte’nin elyazmalarını paltosunun astarına dikili olarak taşıması sayesinde Kaputtu okura ulaşabiliyor. Tıpkı okurun bir kere okuduktan sonra, bu kitabın ruhunu yüreğine dikili olarak taşıyacağı gibi…